H. Nihal Atsız tarafından Kür Şad olarak anılan Chie-shih-shuai, Türklüğünü asla kaybetmeyen büyük bir askerdi. Bugünkü yazımda Kür Şad destanına bir göz atacağız.
Çin'in yıllarca uyguladığı politikalar sonucunda Doğu ve Batı Göktürkleri birbirinden ayrılmış ve mağlubiyetlerle 630 yılından başlayarak 680(?) yılına kadar 50 yıllık bir Çin esaretine girilmişti.
İyi askerler çeşitli rütbelerle Çin'in emrine alınıyordu. Kür Şad ise bunlardan birisiydi. Askerlerin zamanla ırkından uzaklaşacağını ve Türklük bilincini kaybederek Çinlileşeceğini düşünüyordu. Bu yüzden 639 yılında bağımsızlık alevine ilk kömürü atacaktı.
Kür Şad, birkaç yıl içinde rütbesini yükselterek Çin Saray muhafızlarının komutanı olmuştu. İhtilal planlarına başlayan Kür Şad, 40 kadar Göktürk beyi ve abisi T'uli Kağan'ın oğlu Ho-lo-hu'yu kendi safına çekmişti. Yapılan plana göre saraydan çıkıp halkın içine karışacak olan Prens Li Chih kaçırılacak ve saraya girilecekti. Daha sonra ise İmparator T'ai-tsung esir alınacak ve her şey yolunda giderse Ho-lo-hu kağan olacak, Göktürkler yeniden dirilecekti.
Kür Şad ve 40 kadar askeri, Çin sarayı etrafında toplanmış, prensi bekliyordu. Ancak çıkan fırtına nedeniyle göz gözü görmüyordu. Hava şartları nedeniyle Prens saraydan çıkmamıştı. Kür Şad ve adamları, ihtilalin açığa çıkmasını göze alamazdı. Bu yüzden Kür Şad ihtilali ertelememiş ve saraya saldırma kararı almışlardı. Kür Şad ve askerleri dört savunma hattını başarıyla geçmiş ve imparatorun bulunduğu hatta gelmişlerdi. Ancak General Sun Wu-k'ai destek birliklerle gelince, ahırda buldukları atlarla Ötüken'e doğru yol aldılar. Wei Irmağı'ndaki Çin kuvvetleri ile çarpıştılar. Kür Şad ve askerleri ya boğuldu ya da çarpışmada yaşamını kaybetti.
Bu ayaklanma neticesinde Türklerin asla esir düşmeyeceği kanıtlanmış, Kür Şad ve 40 askeri ise Türk milletine yeniden özünü hatırlatmıştı.